Gerçekten İhtiyaç Var mı?
Birçok farklı formda, dikkat çekici ambalajlarda, bazılarını daha evvel duyduğumuz bazılarını henüz tecrübe ettiğimiz içeriklerden oluşan, birbirinden renkli isimlerin ve profesyonellerin sunduğu gıda takviyelerinde oldukça fazla kafa karışıklığı var.
Cilt sağlığı konusunda Türkiye’nin yegâne platformu olma hedefimiz doğrultusunda bu blog konumuzu Gıda Takviyelerine ayırıyoruz.
Besinlerden elde ettiğimiz mineraller, aminoasitler ve vitaminler; büyüme, gelişme, görme, üreme, cilt bütünlüğü, bağışıklık sistemi, enerji üretimi gibi vücudumuzda çok sayıda metabolik ve hayati olayın gerçekleşmesinde rol oynar. Normal bir durumda, tüm bu birbirine bağlı sistemin ihtiyacı olan yakıtları, mutlaka “whole foods” adı verilen işlenmemiş, gerçek gıdalardan almalıyız; çünkü yüzbinlerce yıl içerisinde böyle kodlandık. Lakin içerisinde bulunduğumuz zamanlar, biraz değişti. Eskisiyle karşılaştırıldığında daha kirli ortamlarda yaşıyor, eskiden var olmayan kimyasalları ya tüketiyor ya da bu kimyasallara maruz kalıyoruz. Öte taraftan; koşuşturmaca içerisinde geçen hayatlarımızda gıdamızı sorgulamaya zaman bulamaz ve gerçek gıdaya ulaşmakta zorluk yaşarken bu gıdalara ulaştığımızda da gıdaların artık eski etkinliklerinde olup olmadığı sorusu gündeme geliyor. Bu sebeple, içerisinde bulunduğumuz bu yeni ortamın yol açtığı hasarların onarımı için daha fazla koruyucu ve onarıcı özellikte besinlere ihtiyacımız var.
Kim x Neden x Hangi x Ne Zaman x Ne Kadar?
“Bir insanın gıdası bir başka insanın zehiridir”
Titus Lucretius Carus
Antik Roma’da oldukça fazla şair ve filozof, gıda hakkında günümüze kadar varacak kelamlar etmişse de bunların en çok bilineni, Lucretius’un “Bir insanın gıdası bir başka insanın zehiridir.” Sözü. Lucretius, burada gıdanın kişiye özel olduğunu vurgularken biliminin bugün geleceği noktayı kestirebiliyor muydu bilmiyoruz; ama haklı çıktığı ortada.
Gıda takviyeleri kişiye; mutlaka bir profesyonelin gözetiminde, bireysel sağlık parametreleri gözetilerek, ihtiyacı olandan, ihtiyacı kadar yüklenmelidir. Gereksiz ve fazladan alınan gıda takviyeleri, sağlık ve dinçlik vermekten ziyade vücutta birikerek kullanıcısında toksik etkilere neden olabilirken bazı vitamin ve mineraller, hali hazırda kullanılmakta olan ilaçlarla olumsuz etkileşimler içerisinde girebilmektedir.
Fazladan ve gereksiz alınan desteklerin yaratacağı bazı durumlar şöyle:
A Vitamini
Fazla tüketimi; iştahsızlık, cilt kuruluğu, karaciğer ve dalakta büyüme ve kemik ağrısı şeklinde vuku bulabilir.
D Vitamini
Fazla tüketimi; kan kalsiyum düzeyinde artış, kireçlenme, kabızlık, bulantı, kusma, böbrek taşı gibi sorunlara neden olabilir.
B Grubu Vitaminler
Fazla tüketimleri; genellikle zararsız olmakla birlikte deride kızarıklık, kaşıntı; karaciğer ve sinir sisteminde bozukluğa yol açabilir.
C Vitamini
Fazla tüketimi; ishal ve karın ağrısı yaratabilir.
Bazı özel durum ve yaşam koşullarındaysa gıda takviyelerini almak gerekli olabilmektedir.
-
Bebekler ve çocuklarda
-
Gebeler ve emziren annelerde
-
Menopoz sonrası kadınlarda
-
Yaşlılarda
-
Düşük enerjili diyet yapanlarda
-
Fiziksel, sosyal, psikolojik, ekonomik sebeplerle yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayamayan kişi ve topluluklarda
-
Vejetaryenlerde
-
Hiçbir hayvansal gıda tüketmeyen, etik kaygıları olan veganlarda
-
Uzun süre ilaç kullananlarda
-
Besin alımını engelleyen hastalıkları olanlarda
-
Bir hastalığa bağlı beslenme tedavisi alanlarda
-
Diyaliz tedavisi gören hastalarda
“Yaşamak için yemeli, yemek için yaşamamalısın!”
Marcus Tullius Cicero
Zehir odaklı yanlış tarım politikaları, toprak, hava, yeraltı ve üstü tatlı sularının kirletilmesi sebebiyle, sağlıklı olduklarını düşünerek tükettiğimiz yiyeceklerin, sebze ve meyvelerin yıllar içinde besleyicilik değerleri dramatik olarak azaldı.
Bu sebeple Cicero’yla ters düşerek, birçokları için yemek yemenin artık sadece karın doyurmak için yapılan hedonik, sosyal bir aktivite halini aldığını görüyoruz. Durum böyle olunca, fakir diyetlerimizden alamadıklarımızı yerine koymak için gıda takviyeleri ve ilaçlara başvurmaya başladık.
1930, 1955, 1970, 1985, 1996 ve 2002 yıllarında yapılan bilimsel çalışmaların hepsi, sebze ve meyvelerdeki besleyiciliğin giderek düştüğünü gösteriyor. Görece daha yakın tarihler olan 1985 ve 2002'deki karşılaştırmalar, konuyu daha iyi kavramamıza olanak verecektir.
17 yıl içerisinde 100 gram başına düşen vitamin ve minerallerin oranları:
Şu an 2002'den 22 yıl daha ileride olduğumuzu düşünürsek, günlük vitamin ve mineral ihtiyacımızın tamamını sebze ve meyvelerden maalesef alamıyoruz.
Öte yandan yine yüzbinlerce yıl içerisinde geliştirdiğimiz işleyiş sistemimiz, gıdayı dalından ve topraktan doğrudan ve hemen tüketmek üzerine kurulu. Günümüzün küresel gıda zinciri dolayısıyla hasat edilen gıdanın besleyicilik değeri, soframıza gelene kadar geçirdiği yolculuk sebebiyle oldukça düşüyor. Buna bir de pişirme süreçlerindeki kayıplar eklendiğinde besin değerleri açısından oldukça fakir bir diyetle baş başa kaldığımızı söylemek olası.
Besin Takviyeleri x Cilt Sağlığı İlişkisi
Mit mi Değil mi?
Yıllar içerisinde; kimyasal koruyucular, hatalı pişirme yöntemleri, gerekli gereksiz kullandığımız antibiyotikler ve gıdaların besleyicilik özelliklerinin azalması sebiyle barsak floramız ya bozuldu ya da çeşitliliği azaldı ve artık sindirim sistemimizi eskisi gibi destekleyemiyor, gıdamızın içerisindeki yararlı mikro besinleri ayıklamakta yeterli olamıyorlar. Hal böyle olunca, hücresel boyutta canlılık enerjisini sağlama noktasında eksik kalan gıdamız sebebiyle vücudumuz, metabolizmanın gerçekleşmesi için gereken reaksiyonları düzenleyemiyor. Bu durum; uykumuzdan gün içerisindeki enerji halimize, stres yönetimimizden cildimize kadar bir dizi durumu da tetikliyor.
Dışa dönük ilk tarafımız olan cildimiz, uzun süreler boyunca yetersiz ve yanlış beslenmeye ilk fiziksel tepki veren organımız olarak karşımıza çıkıyor. Yorgun görünen, mat, hassasiyet, lekelenme ve akneye meyilli, yaşlanma belirteçlerinin görece daha hızlı ortaya çıktığı bir yapıya bürünen cildimizi ancak çoklu bir bakış açısıyla eksi, kaliteli haline yaklaştırabiliriz. Bu da bizi, hem çevre koşullarımızı iyileştirmeye, hem de gıdamızı tanımaya ve de onu desteklemeye yönlendiriyor.
WTC x Besin Takviyeleri
Cilt sağlığına katmansal bir bakışı olan WTC, sürecin mutlaka farklı disiplinler ve iyilik halleriyle de desteklenmesi gerektiğini düşünüyor. Bu bağlamda, WTC Bilim Kurulu’nun yaptığı araştırmalar sonucunda ilk etapta, Vitisfera ve Ballstad markalarını ürün yelpazemize ekleme kararı aldık. WTC Bilim Kurulu, “iyi ürünleri ancak kaliteli, ne yaptığını bilen ve bilimin ışığından şaşmayan insanların üretebileceği” düşüncesiyle” evvela, markaların yetenek sermayesini göz önüne aldı. Sonrasında üretilen hammaddelerin kalitesi ve etkinliği kurulun ikinci önceliği olduğu. Son olarak, şeffaf ve her sorumuza cevaplar üretebilen üreticiler, WTC’nin tercihi haline geldiler.
Z Raporu
WTC Bilim Kurulu, kulaktan dolma bilgiler ya da medya manipülasyonları yoluyla kendinizde hissettiğiniz eksiklikleri(!) gıda takviyeleriyle doldurmadan evvel, bir profesyonelin fikrini almayı ihmal etmemenizi öneriyor. Unutmamalıdır ki, sağlık noktasında “one size fits all” yaklaşımı hiçbir zaman tam anlamıyla çalışmaz ve zaman zaman sizlere sağlık kayıpları yaşatabilir.
Daha sağlıklı çözümlere ulaşmak için: